.
Gönlümdeki ATSIZ
Facebook'ta takip et.Twitter'da takip et. Abone Ol!
Gönlümdeki ATSIZ
Kültür-Sanat
2022-12-11 11:50

Gönlümdeki ATSIZ

Nedendir bilinmez diyeceÄŸim ama aslında birçok ÅŸeyin neden olduÄŸu da bilinir, bu dünyada! BaÅŸlığı okuyanlardan bir kısmının büyük harfle yazdığım ikinci kelimeyi gördüÄŸü an kafalarındaki önyargıların her ÅŸeyin önüne geçtiÄŸini görür gibi oluyorum, umarım yanılıyorumdur. Aslına bakılacak olursa; bu tavır insanımızın genelinde bulunmaktadır ve bilmeden, araÅŸtırmadan, doÄŸru dürüst öÄŸrenmeden herhangi bir konu veya kiÅŸi üzerinde konuÅŸmayı çok severiz; insanlık açısından da, örfümüz ve dinimiz açısından da hiç uygun olmasa da…
Bir yazar veya düÅŸünür hakkında bilgi edinmek, düÅŸüncelerini, neleri savunduÄŸunu, nelere karşı olduÄŸunu öÄŸrenmek istediÄŸimizde bakmamız gereken ilk ÅŸey onun yazdıklarıdır. Hüseyin Nihal Atsız, yazdıkları okunmadan, öÄŸrenilip düÅŸünülmeden pervasızca yargılanan, kulaktan dolma aslı astarı olmayan sözler ve yakıştırmalarla yalan yanlış hüküm verilen kiÅŸilerdendir. İnsan bilmediÄŸinin düÅŸmanıdır sözünün belirttiÄŸi anlam üzerine, onun eserleriyle tanışmamış olsaydım ben de bazı önyargılar taşıyor olabilir miydim sorusunu kendime sorsam, cevabım belki de evet olurdu. 
Hafızamı yokladığımda ilk gençlik yıllarımda okuduÄŸum ilk eserinin Osmanlı Devletimizin Fetret Dönemi sonrasında İsa Çelebi ve onun meçhul oÄŸlunun anlatıldığı Deli Kurt olduÄŸunu hatırlıyorum. Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor kitaplarının birleÅŸtirilerek basıldığı Bozkurtlar’ı onun arkasından okumuÅŸtum. Ruh Adam, Türk Ülküsü, Türk Tarihinde Meseleler, Dalkavuklar Gecesi ise okuduklarımdan ÅŸuan aklıma geliverenler. Yolların Sonu adını verdiÄŸi ÅŸiirlerini okumam ise sanırım bunlardan daha sonraydı. Kendisinin “AşıkpaÅŸaoÄŸlu Tarihi” tarihçilerin “AşıkpaÅŸazade Tarihi” dediÄŸi, Türk tarihi açısından fevkalade kıymetli olan eseri bilim dünyasına kazandıranın da o olduÄŸunu ve bunu da lise yıllarında okuduÄŸumu hatırlıyorum.   
Onun eserlerini okurken dilinden ve akıcı üslubundan dolayı sayfaların birbiri ardı sıra nasıl geçtiÄŸini fark etmezsiniz. Bazen bir metni okurken cümlenin bir yerini anlayamayıp geri dönmek gibi bir durum, Atsız’ın eserlerinde söz konusu olmaz. OkuduÄŸunuzu anlamamak, bu yüzden yeniden okumakla da karşılaÅŸmazsınız. Okuyanı adeta sürükleyen, ruhunu zamanlar ve mekânlar arasında dolaÅŸtıran, olduÄŸu yerden bir bambaÅŸka âleme doÄŸru çekip götüren bir tarzı vardır. Öyle ki ve hatta muhakkak ki Deli Kurt’ta Murat Bey’in Gökçen kızın gözlerini ilk gördüÄŸü anda orada siz de varsınızdır! 1400 sene öncesinin anlatıldığı Bozkurtlar’da KürÅŸad, kırk çerisiyle birlikte kanının son damlasına kadar savaşırken kılıcınızdan kan, gözlerinizden yaÅŸ damladığını hissetmezsiniz bile! Sanki zaman mevhumu ortadan kalkıvermiÅŸtir.
“En sonra ölüm kızı onun eline bir saÄŸrak sundu. Kür Åžad bu acı saÄŸrağı gözünü kırpmadan içti. Atının yelesine kapandı. Başını dayadı. SaÄŸ elinde kılıç hâlâ sımsıkı duruyor, sol eli sarkıyordu.
Kür Åžad ölmüÅŸ, fakat attan düÅŸmemiÅŸti.
ÖlmüÅŸ, fakat yenilmemiÅŸti...”     
Türk tarihini bir bütün olarak, kurulan devletleri sanki bir hanedan deÄŸiÅŸikliÄŸi ÅŸeklinde görmesinin ve eserlerini buna göre kaleme almasının etkisini rahatlıkla görebilirsiniz. Ruh Adam’da Selim Pusat’ın neler yaÅŸadığını, gönlünden neler geçtiÄŸini, söyleyemeyip kelimelere döktüklerini, Güntülü’yü, Yüzbaşı Kubudak’ı ve romanda geçen tarihi kimliklerle günümüz arasında baÄŸlar kurmaya çalışırken;  
“Ruhun mu ateÅŸ, yoksa o gözler mi alevden?
 Bilmem bu yanardaÄŸ ne biçim korla tutuÅŸtu?
 Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
 Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuÅŸtu.”
Mısralarıyla baÅŸlayan, muhatabı tarafından zarfı bile açılmadan getirilip masanın üstüne bırakılan “Geri Gelen Mektup”u okurken, içinizin nasıl da titreyeceÄŸini ve bunu derinden hissedeceÄŸinizi tahmin ediyorum.
Edebiyatımızda kaç kiÅŸiye nasip olur bilmiyorum ama en son baktığımda Bozkurtlar; 140’ıncı, Ruh Adam;86’ncı ve Deli Kurt ise 85’inci baskısına ulaÅŸmıştı. Bu rakamlara ne kadar olduÄŸu belli olmayan korsan baskılar dâhil deÄŸildir.
İstanbul’un Fethi’nin 500’üncü yılı, onun ve yakın çevresinin giriÅŸimiyle 1953 yılında kutlanmış, bu tarihten sonra da her yıl kutlanmaya baÅŸlanmıştır. Hakeza sekiz arkadaşıyla birlikte Çanakkale’ye yaptıkları yolculuklarında yaÅŸadıklarını ve orada hissettiklerini anlattığı “Çanakkale’ye YürüyüÅŸ” isimli eseri Çanakkale Zaferi’ni anma günlerinin yaygınlaÅŸması ve Türk gençlerinin bu zaferden ilham almalarını saÄŸlaması açısından da önemlidir.  
 Kırk yedi yıl önce, 11 Aralık 1975 günü dünyasını deÄŸiÅŸtiren Hüseyin Nihal Atsız’ı saygıyla ve rahmetle anarken bu yazımı da “Yolların Sonu” isimli ÅŸiirinden bir dörtlük ile nihayetlendirmek istiyorum. Âziz ruhu ÅŸad olsun.
Selam ve saygılarımla…

“İster düÅŸün... Kendini ister hayale kaptır...
 Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
 Bakarsın aldanmışsın, gördüÄŸün bir seraptır
 Sevimli bir hayale açılırken kolların…”  

Yunak Haber Editörü | Abdülkadir UYSAL 

YASAL UYARI : 
Yayınlanan haberler, fotoÄŸraflar, yazı dizileri ve her türlü eserin tüm hakları Yunak Haber’e aittir. Kaynak gösterilerek bile olsa eserin yayınlanması yasaktır.Haber sadece  Yunak Haber Akış Sistemi (YUN-HAS) üzerinden abonelere verilmektedir.


Bu haber 197 kez okundu.

HAVA DURUMU

KONYA

SON YORUMLAR

ANKETLER

Yunakta Yerel Seçimlerde Hangi Partiye Oy Verirsiniz

YunakHaber © 2014 | İzinsiz ve Kaynak gösterilmeden kullanılamaz

Ücretsiz Firma Rehberi